16 Haziran 2011 Perşembe

Mücadele et!!!



Ezeli rakibimizle oynadığımız final serisi çok ilginç bir hal aldı. Shipp'in (Taffarel'den aldığı yardımla) attığı son saniye basketi sonrası durum 3-2 ye geldi. Ben dahil bir çok Fenerbahçeli arkadaşımın ihtimal bile vermediği bir durumdu Galatasaray'ın bizden seyircimiz önünde bir maç çalması. Ama oldu... Mücadele etmezsen, rakibini küçümsersen, ben bu maçı nasıl olsa alırım dersen daha olur da... Aynı hataya bu sezon ilk yarıda oynadığımız futbol maçında da düşmüştük camia olarak. Maçtan önce bastırılan dejavu t-shirtleri, sekiz mi yoksa on mu atarız hesapları... Sonuç malum, hepimiz hatırlıyoruz, hani Sabri'nin maçtan sonra üçlü çektirmesiyle dalga geçmiştik ya...

Durum bugün de farklı değil. Evet ligin en iyi takımı, en geniş rotasyonu hala bizde. Ama ne olursa olsun önemli olan inanmaktır. İstanbul'un öteki yakasında takımının beklenmedik şekilde finale gelmesiyle gurur duyan bir taraftar grubu var. Ve kaybeteseler de aslında kaybedecek birşeyleri gerçekten yok. Çünkü... Onlar zaten Fenerbahçe'ye kaybetmeye alışkınlar, bir mağlubiyet daha onlar için çok büyük kayıp anlamına gelmeyecek. Ama bizim için durum bundan çok daha farklı işte.

5'te 5 şansı elimize geçen sene bir kez gelmişti... Nasıl kaçırdığımızı hepimiz çok net hatırlıyoruz sanırım. Bu sene tekrar yakaladık bu şansı. Bayan voleybol ve bayan basketbolda büyük favoriydik elbet. Ancak futbolda ve erkek voleybolda ortaya koyduğumuz karakter, bir şampiyona yakışır cinstendi. Bir kez daha bu halkayı tamamlama şansı geldi elimize.

Ancak geçen akşam sahada gördüklerim beni gerçekten korkuttu. İki takıma baktığımız zaman bir yanda canını dişine takmış bir rüyanın peşine düşen Galatasaray'ı, diğer yanda ise rehavetten başını bir türlü kaldıramayan bir takım ve taraftar grubunu gördüm maalesef. Sonucun ne olduğunu hepimiz biliyoruz zaten.

Lafın kısası, ezeli rakibimize, her branşta ,çok uzun bir süre unutulamayacak bir üstünlük kurduğumuzu dünya alem biliyor zaten. Buna kimsenin diyecek bir lafı olduğunu düşünmüyorum. Ama... Karşımızdaki rakibe çemişgezekspor muamelesi yapmak belki de şimdiye kadar yaptığımız en büyük hata. Her ne kadar tarihinin genel olarak en kötü dönemini yaşıyor da olsa Galatasaray'ın ezeli rakibimiz olduğunu unutmak bize yakışmadı. Biz değilmiydik Galatasaray olmadan Fenerbahçe, Fenerbahçe olmadan Galatasaray olmanın bir anlamı olmazdı diyenler???

Hala elimizden yitip kaybolmuş birşey yok ve hala öndeyiz. Tek yapmamız gereken sadece Fenerbahçe'ye yakışır şekilde ciddiyeti elden kaybetmeden mücadele etmek. O mücadeleyi gösterirsek rakibin ne hale geleceğini bu seride 3 kez gördük zaten. Çok birşey istemiyorum çubukluyu giyenlerden. Geldiği günden beri twitter'da kebap resimleri paylaşan Sean May'den, sezonun sonu gelince konrat aşkına üçlük atmayı hatırlayan Lavrinovic'ten ve Euroleague'den elendiğimizden beri ortalıkta görünmeyen Tomas'tan, inanın çok birşey istemiyorum. 1 maç... Sadece 1 maç daha giydikleri formanın ağırlığını akıllarından çıkarmasınlar. 1 maç daha, 2
gün hastanede yatıp maçın başlamasına 3-4 saat kala taburcu olan Ömer Onan gibi aşkla mücadele etsinler... Oyundan alınmaktan nefret edip hocasına söven Emir gibi savaşsınlar... Ve elbette rakiplerini küçümsemesinler. Tek istediğim bu. İşte o zaman çok istediğimiz 'beşi biryerde'yi Türkiye'nin 3/4'üne takma şansımız çok ama çok yüksek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder